AĞAÇ DİKEN ADAM - Kitap İncelemesi


Hani bazı kitaplar vardır, hayatınızın hangi anında okursanız okuyun size öncekinden farklı bir anlam ifade edecek bölümler barındırırlar. Ağaç diken adam da tam böyle bir hikayeydi.
Kitap, çok kısa bir metinle çok derin mesajlar veriyor. Bu kitapta yaşamının son otuz yılını, yüzlerce hektarlık çorak bir alanı tek başına yeniden ağaçlandırmaya adayan ve bunu başaran olağanüstü bir karakterin hikâyesine tanıklık ediyoruz.

Kitap boyunca yazarımız Giono, Elzeard Bouffier adlı bu karakteri o kadar gerçekçi ve sanki bütün bu olaylar ikisinin bir anısıymış gibi anlatmış ki sonsözü ilk okuduğumda Elzeard'ın hayali bir karakter olduğunu öğrenince dumura uğramıştım. Elzeard'ın kitap boyunca yansıttığı alt anlamlar öylesine derin ve aynı zamanda da o kadar yoruma açıktı ki şu an bu yorumda okuyacağınız şeylere ek olarak kitapta daha bambaşka şeyler bulabileceğinizin garantisini verebilirim.

''Kişinin eylemleri bencillikten tamamen arınmışsa, onu eyleme yönlendiren itki eşsiz bir yücegönüllülük örneğiyse, hiçbir ödül beklemediği kesinse ve dahası yeryüzünde silinmeyecek izler bırakmışsa, işte o vakit gerçekten de, hataya yer bırakmayacak bir kesinlikle unutulmaz bir insandan bahsediyoruz demektir.''
Elzeard, etrafı yeşillendirirken bunu bir ödül beklentisi içinde yapsaydı belki yine etrafını ağaçlar ile kaplayabilirdi ama içindeki o mutluluk ve tatmin olmuşluk hissini son nefesine kadar hissedemezdi. Okurken karakterin fark ettiğim en büyük özelliği 'dünyevi dertler' olarak adlandırdığımız postmodern toplumun sıkıntılarından ve heveslerinden çok uzakta bir karakter olmasıydı. Ki bence onu bu kadar unutulmaz kılan şeylerden biri de bu. Anlatıcımızı evinde misafir ederken ondan hiçbir beklentisi yoktu. Onun tek istediği çevresini güzelleştirebilmek ve insanlara faydasının dokunabilmesiydi.

Bu konuda biraz daha karakter tahlili yapmak istiyorum. Elzeard'ın ağaç dikme amacı doğrultusunda yaptığı şeylerin hiçbirinde biri ile rekabet içinde olmuyor oluşu onun motivasyonunu koruyan etkenlerden biri. Bir işi tutkuyla yapan ve o sevdiği işi, gücü kuvveti yettiğince de icra etmeye çalışan bir karakterdi kendisi. Ki zaten kitapta da 80'li yaşlarına kadar ağaç dikmeye devam ettiğinden bahsediliyor. Yazarın da eserde dediği gibi eylemleri bencillikten uzak bir insan Elzeard. Hayatının merkezine kendisini koymamış ama yaşadığı çevreyi güzelleştirmesi dolaylı yoldan kendisini daha iyi bir duruma getiriyor. Yaptığı işin kutsallığının bilincinde yıllar sonrasında yabani lavantalardan başka hiçbir şeyin yetişmediği çayırı yemyeşil bir yer haline getiriyor. Sanırım bizim hatamız da bu. İnsanın yaşadığı çevre güzelse kendi de güzeldir fakat zaman içinde o kadar bencil canlılara dönüştük ve sadece kendimizi güzelleştirmeye odaklandık ki zihnimiz bu altın kuraldan çok uzaklaştı.

Kitabı okurken tokat gibi yüzüme çarpan gerçekler oldu. İnsanlar olarak ne kadar bencil varlıklar olduğumuzu bir kez daha anladım mesela. Kibirimiz ve bitmek bilmeyen egomuzdan dolayı yeri gelince başımız o kadar dönüyor ki asıl yolu göremez hale gelip yoldan çıkıyoruz. Özellikle yazarın bahsettiği köyde yaşayan üç kişi, ilk okuyuşta sadece köyde yaşayan insanlarla sınırlıymış gibi görünmesine rağmen aslında tüm insanlığa yönelik olduğunu düşünüyorum.
Kadınlar erdemlerini, erkekler de kötülüklerini yarıştırırlardı; ayrıca her iki grup da birbiriyle durmaksızın, kim iyi kim kötü diye yarışırdı. 
Bu cümle beni sonraki zamanlarda çok derin düşüncelere sürükledi. 'Entellektüellik düzeyini bir yarış olarak gören bir insan bu cümleyi okurken nasıl hissetmiştir acaba?' diye düşünmeden edemedim. Hayatta rekabet gerektirmeyen şeyleri bile bir rekabet ile yapmaya o kadar alıştık ki bir süre sonra kendilerini düşünmeyi unutan varlıklar haline geldik. Kendi yaptığınız işe değil de başkasının yaptığı işe odaklanırsanız hiçbir zaman unutulmaz olmayı başaramazsınız. İşte ilk olarak kavramamız gereken şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Gerisi için tek ihtiyacımız olan şey birazcık dahi olsa insanlık.

Kitapta gördüğüm bir diğer şey ise insanın yapmaktan keyif aldığı şeyi yapmasının kendine ne kadar büyük bir enerji verdiğiydi. Elzeard ağaç dikmeseydi de inşaatta çalışıyor olsaydı, bu sefer bu kadar azimli bir şekilde yapabilecek miydi bütün bunları. Aslında bunun örnekleri için uzaklara bakmamıza gerek yok. Şarkıcı Cher, 70 yaşını geçmiş olmasına rağmen hala yeni şarkılar yapmaya ve konser turlarına çıkmaya devam ediyor. İşte, şu sıralar gelecekteki mesleğini seçerken büyük bir kararsızlık içinde olan ben için odaklanmam gereken şeyin ne olduğunu gösterdi bana bu kitap. Maalesef ki tutkuların değil paranın egemen olduğu bir sistemde yaşıyoruz. Fakat bu yine de sevilerek yapılan işin kişi için yorucu değil aksine dinlendirici olduğu gerçeğini değiştiremez. İşte o zaman yazarın da dediği gibi ''Demek Tanrı'nın yarattığı insanlardan bu dünyaya faydalı olanlar da varmış.'' diyebiliriz.

Kitap hakkındaki düşüncelerimin ve incelememin sonuna geldik. Normalde bu tarz inceleme yazıları yazmak benim uzak durmayı tercih ettiğim bir seçenekti faakt kitabın etkileyiciliği ve benim de daha önce yazmadığım tarzlar da yazmak istemem ile ortaya bu yazı çıktı. Umarım beğenmişinizdir. Daha fazlası için beklemede kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Truman Show ve Alegorizm

'Sex and The City' Aslında Neydi?

MADONNA: Queen Of Pop