'Sex and The City' Aslında Neydi?


Seks, şehir ve bütün bunlara ek olarak ihtişamlı hayatlar, çalkantılı aşk ilişkileri ve 4 bekar kadının arasında geçen mükemmel bir dostluk.

Bu sene 20. yılını kutlayan dizinin büyük bir hayranı olarak ilk yazımı onun hakkında yazmak istedim.

Sex and The City'de öyle bir atmosferi var ki. 6 sezon ve buna ek olarak bonus iki filmi bitirmem 1 aydan kısa süremi aldı. Kendinizi bir kaptırdığınız an bütün o ikonik karakterler ve repliklerle beraber her bölüm keyifli bir 20-25 dakika geçireceğinizin garantisini verebilirim.


Dizinin bendeki etkisini fark etmem, bir süre sonra kendimi karakterle özdeşleştirmemle oldu. Sanki her biri, bana kendim hakkında hiç bilmediğim bir özelliğe ayna tutuyor gibiydi. Baş karakterlerin yaptığı hataları ve bu hatalar sonucu gelişen olayları gördükçe aslında ben de bazı durumlarda ne kadar hatalı olduğumu anladım. Zaten yapımcıların isteği de bu yöndeydi muhtemelen. İlk bakışta bize çok uzak gelen hayatlar yaşıyormuş gibi görünen kadınlar olsalar da izledikçe fark ediyoruz ki aslında bize kendimizi izletiyorlar.

Birazcık daha karakterlere ve onların kişilik özelliklerine yoğunlaşalım.


İlk karakterimiz, dizinin de anlatıcısı olan Carrie Bradshaw. Carrie, dizi boyunca karşımıza her zaman 'mükemmel olmayan kadın' figürü ile çıktı. Dizinin ortalarına gelene kadar Carrie'nin dizi boyunca onca erkeği tavlayacak kadar çekici olmadığını düşündüm fakat ne zamanki onu heyecanlı biri haline getiren etmenin üzerindeki 'mükemmel olmama' olduğunu keşfettiğiim ki işte o zaman izlemesi çok daha keyifli bir hale geldi. Big'in mükemmel karısından sıkılıp da yine Carrie'ye dönmesinin bir sebebi de Carrie'ye bu 'mükemmel olmama'nın kattığı bir çekicilikti sanırsam.


Aynı zamanda Carrie, oldukça da ben merkezcil bir karakter. Aidan evine taşındığında her ne kadar onu çok sevdiğini düşünse de gündelik hayatından taviz veremediği için içten içe ondan rahatsız olmaya başlamıştı.

Carrie'nin asla vazgeçemediği erkek arkadaşı Mr. Big, dizi boyunca karşısına çıkmakta. Big için, 'Carrie'nin yasak meyvesi' de diyebiliriz. Çünkü Big, ne zaman Carrie'nin karşısına çıksa Carrie karşı koyamayıp onu istiyor ve o anki durumu mahvediyor. Aleksandr Petrovsky ile Paris'e gittiğinde Carrie, Miranda'ya telefonda şu cümleyi söylemişti: Sanırım her şey yolunda gittiğinde yaptığım şey, bu. Onları Big'le karşılaştırmak.


Aslında bu söz, çok acı bir gerçeği de suratımıza çarpıyor. Eğer ki birini çok isteyip de elde edememişseniz ya da ilişkiniz istediğiniz gibi gitmemişse, o kişi her zaman aklınızın bir kenarında zamanı gelene kadar bekliyor ve asla aklınızdan çıkmıyor. Big'in Carrie üzerindeki etkisi de aynen buydu bana sorarsanız.

Bir diğer karakter de, kişisel favorim olan, Samatha Jones.


Dizinin en çapkın, en özgürlüğüne düşkün ve aynı zamanda da en cesur karakteri, Samatha. Dizi boyunca onlarca erkekle görüyoruz kendisini. Partnerlerine olan dürüstlüğü, onu hayatım boyunca gördüğüm en iyi çapkın insan haline getirdi. Bununla kastettiğim şey, partnerlerini seks için kandırmaması ve onları neden istediğini her zaman eksiksiz olarak belirtmesi. Barney Stinson'ın kadın versiyonu olduğunu dersek yanılmış olmayız.


Samatha'da gördüğüm şey biraz daha karmaşık bir durumdu. Burada Kim Catrall'ın oyunculuğunun büyük bir payı var tabi çünkü birazdan anlatacağım şeyi mükemmel bir şekilde yansıtmıştı.

Kişiliğini de göz önünde bulundurduğumuzda Samantha'nın aşık olmaktan korktuğunu gördüm. Çünkü biliyordu ki eğer aşık olursa, o kişiyi her zaman yanında isteyecekti ve bu beraberinde kendi özgürlüğünden taviz vermesi demekti. Ama Samantha gibi idealist bir kadın için bunu yapmak oldukça zor.


Sıradaki karakterimiz, Miranda Hobbs.

Bastırılmış ve ifade edilemeyen duygular, hayatının çoğu bölümünde kendine engel olan anaç kişilik ve yer yer kendine dürüst olmanın korkutuculuğu altında ezilme... Miranda, bunların hepsine sahip olan bir kadın. Hani bazı kişilikler vardır da ilişki de bir sorun yaşandığı zaman sorunu karşı tarafla değil de kendi içlerinde yaşarlar ya, Miranda tam da o insan.


Dizi boyunca bunu en iyi Steve'le evlenmeden önceki ilişkisinde anladım. Adamdan çocuğu olmasına rağmen yine de bunu kendisine itiraf edemediği için Steve'le beraber yaşayabileceği onca güzel şeyi hayatının çok sonrasına ertelemek zorunda kaldı. Belki de karşısına Steve kadar anlayışlı ve onun için mücadele eden birisi çıkmasaydı Miranda'da kilitli kasalara sakladığı duygularına asla ulaşamayabilirdi.



Dördüncü ve son karakterimiz de Charlotte York.

Dizi boyunca belki de en ütopik hayaller peşinde koştuğunu düşündüğüm kişi Charlotte'tu. Fakat özellikle de son sezonda kendisine oldukça saygı duymaya başladım.

Belki de onu dizi boyunca hor göreceksiniz veya ciddiye almayacaksınız. Fakat dizi bittikten sonra oturup baktığımda en mükemmel hayatı onun yaşadığını gördüm. Bunu tabi ki güçlü kişiliğine ve hayallerini gerçekleştirmek için her şeyi göze alışına borçlu.


Charlotte her ne kadar çocuk sahibi olmayı istese de dizi boyunca (filmlerde çocuğu oluyor) vücudu el vermediği için çocuk sahibi olamıyor. Fakat kocası ile beraber pes etmiyorlar ve hem köpek sahiplenip hem de başka bir çocuğu evlat ediniyorlar. En sonunda da bir mucize sonucu Charlotte hamile kalıyor.

Burada dikkat çekmeye çalıştığım nokta Charlotte'un bütün bunlara karşı asla pes etmeyip daima hayalleri için mücadele edecek güç ve motivasyona sahip olması. İlk eşiyle istediği evliliği çok uğraşmasına rağmen devam ettiremese de bundan sonra da yılmıyor ve bu sefer de din değiştirmeyi dahi göz alıp Yahudi boşanma avukatıyla evleniyor ki Noel gibi Hristiyan adetlerine düşkün olan Charlotte için bu büyük bir fedakarlıktı. Fakat o düşlediği şeyler uğruna hiçbir şeyin yolunda durmasına izin vermedi.

Çocuğu olamayacağını öğrenmesi sonucu girdiği depresyondan eskisinden de güçlü bir şekilde çıktı ve hayatına tutundu. Bunun sonucunda ise hayat ona bir bebek hediye etti.

Yani sözüm o ki, dizi boyunca Charlotte'u aralarındaki en sıradan ve en güçsüz karakter olarak görünse de aslında dikkatlice incelendiğinde göründüğünden çok daha fazlası olan bir karakter.


Peki bütün bu karakterlerin yanında tam olarak ne bu Sex and The City?

Sanırım karakterlerle beraber tam olarak ne olduğu anlaşılmıştır. Diziyi izledikçe anlatılan hikayenin seks hayatı olmadığını anlıyoruz. Özellikle ilk iki sezondan sonrası karakterler ve onların davranışlarında sanki kendi hayatımı ve kendi hatalarımı izliyor gibiydim. Bu noktada yapımcıları, üstün gözlemleri ve bunu seyirciye yansıtış yöntemleri için takdir etmek istiyorum. 20.yaşına giren yapımın üçüncü filmi ise Kim Catrall'ın açıklamalarından sonra gelmeyecek gibi görünüyor.


Yazının sonuna geldik. Umarım hoşunuza gitmiştir daha fazlası için beklemeden kalın :)
Replik kaynağı: IG: @sexandthecityquotes




Yorumlar

  1. Hep tanıdığım birinin bloguna yorum yapmak istemişimdir. Yaşasın

    YanıtlaSil
  2. Bloğuna hayatından parçaları da serpmen dileğiyle .. Takipteyim ;)

    YanıtlaSil
  3. Bu blogta senin hayatından parçalar da göreceğimiz güzel günler var önümüzde!! Yuppii!

    YanıtlaSil
  4. Daha önce izlememiştim ama ne kadar iyi olduğunu zaten biliyordum. Bu yazıdan sonra da izlemek için sebeplerim çoğaldı:) Teşekkürler ��

    YanıtlaSil
  5. Sevgi Berfin KIRAN26 Ağustos 2018 08:19

    Diziyi daha önce izlemeyenler için müthiş bir rehber olmuş! Burada senin hayatından da parçalar görmek dileğiyle!!
    XOXO

    YanıtlaSil
  6. Bu yazıdan sonra diziye başlamaya karar verdim (biraz spoiler almış olsam da)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Truman Show ve Alegorizm

MADONNA: Queen Of Pop