The Truman Show ve Alegorizm



Herkese uzun bir aradan sonra yeniden merhabalar. Bugünkü yazımda son zamanlarda beni en çok etkileyen film olan The Truman Show'dan bahsetmek istiyorum.
Alegorizm (isim): Bir sanat eserindeki ögelerin gerçek hayattan bir şeyleri temsil etmesi durumu.
Truman Show, Truman adında aslında doğumundan beri hayatı 24 saat canlı televizyon programı olan ama bunun farkında olmadan yaşayan bir karakteri anlatıyor. Anlayacağınız üzere kendi kontrolü altında olduğunu zannettiği hayatı aslında yapımcıların isteğinden ibaret.


Truman'ın yaşadığı dünyada herkes çok mutlu ve her şey çok güzelken bir gün Truman, geçmişte öldüğünü zannettiği babasını yolda görmesiyle zamanla gerçekleri fark etmeye başlıyor. Bu andan itibaren hayatının aslında düşündüğü şey olmadığını fark edişini izliyoruz. Filmi izleyenleriniz bu dediğim kısımları biliyordur.

Şimdi değineceğim nokta ise filmdeki alt mesajlar ve bunlar üzerine küçük eklemelerden oluşuyor. Öncelikle filmin tamamen Platon'un Mağara Alegorisi'nin etrafında döndüğünü söylemeliyim. Bu bahsettiğim alegori ise şöyle:


Bazı insanlar karanlık bir mağaraya zincirlenmişlerdir ve bu insanlar başlarını sağa ve sola çeviremezler sadece karşılarındakini görebilmektelerdir. Doğuştan beri bu mağarada bulunan insanlar mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini görür ve bunları gerçeklikleri olarak algılarlar. Nihayet bir gün bu insanlardan bir tanesi zincirlerinden kurtulur ve mağarayı terk eder. Mağarayı terk eden bu insan mağaranın dışında yeni bir gerçeklik ile tanışır ve duvarda gölgelerini gördüğü nesnelerin gerçek olmadığının farkına varır. Bunu mağaradaki arkadaşları ile paylaşmak üzere mağaraya geri döner. Mağaradaki arkadaşları ise mağaranın dışında farklı bir gerçeklik olduğuna inanmazlar. Ve bu insanlara mağaranın dışındaki gerçekliği aktarabilmek de imkansızdır.



The Truman Show'da ise mağara, bizim yaşadığımız hayatlar ve Truman'ın hayatında karşımıza çıkıyor.

Öncelikle mağaranın kendi hayatımız olması örneğiyle başlamak istiyorum. Hepimiz mağaraya yani kendi tek düze hayatlarımıza zincirlenmiş insanlarız ve sadece birkaçımız (aklını kullananlar) bu zincirlerden kurtulup da mağaranın dışına (gerçek dünyaya) çıkıp aslında aslında gerçeklik olarak algıladığımız gölgelerin asıl halini görebiliyorlar. Fakat bize, zincirlendikleri yerden oldukça rahat bir hayat yaşıyan diğerlerine, geri dönüp anlatmayı başaramıyorlar.


Truman ise aslında televizyonda yayındayken sonunda bu hayatının yalandan ibaret olduğunu anladığı o meşhur, tekneyle kartondan gökyüzüne çarptığı sahnede bize bu mağaranın dışına çıkışın örneğini gösteriyor. Aslında zincirlenmiş olduğu mağarasında (hayatı olduğunu sandığı televizyon programında) gayet rahat bir hayat yaşayabilirdi ama burada iyi olduğunu düşündüğümüz ve sahip olmak için çabaladığımız sözde özgür hayatın sahteliği ve sıkıcılığına şahit olmuş olduk.


Fakat bu ikinci örnekte zincirlenmiş hayatlar yaşayan kişiler seyirciler oluyor. Filmin bana göre en acı noktası Truman'ın tüm hayatının bir yalan olduğunu anladığı andan ziyade programın bitmesinden sonra televizyon izleyen iki adamın 'Hadi televizyonda başka neler var bakalım.' demesi oldu. Yani yönetmen bizlere hem zinciri kırıp mağaranın dışına çıkan tarafın perspektifini, hem bu zincirleri kırma sürecinin zorluğunu, hem de zincirleri kırmayı reddedip ona bahşedilen hayatı yaşayan kısmın düşünce yapısını gözler önüne serdi. Sanırım film beni tam da bu yüzden bu kadar çok etkiledi çünkü Truman, gözümüzde kahramandan ziyade bize ne kadar koyun insanlar olduğumuzu gösteren bir ikondu. Ayrıca seçici bir gözle izleyince kendimi de zincirlerimi kırmaktan kaçındığım için suçlamaya başladım.


Kendi mağaramızdan gördüğümüz gölgeleri gerçeklik kabul etmeye yönelik en güzel replik ise şovun yapımcısı Christof'a Truman'ın bu kadar sahte bir dünyada yaşadığını fark etmeden nasıl hayatına devam ettiği sorulduğunda verdiği cevaptı:
Gerçek dünyayı bize gösterildiği şekilde kabul ediyoruz. Bu kadar basit.
İste durum tam da bundan ibaret. Bize özgürlük olarak gösterilen ve bizim de sahip olmak için çabaladığımız şeyler bile aslında kendimizi mağarada başka bir yere zincirlemekten başka bir şey değil ve mağara girişine yansıyan kocaman (!) gölgelerin gerçekten de oldukları gibi büyük olduklarını sanıyoruz.

Bütün bu mağara alegorisinin dışında diziyi izleyenler için fazla mesaj içermese de hoşunuza gidebileceğini düşündüğüm detaylar da var.


Okulda Truman öğretmenine Amerika'yı keşfedeceğini söylediğinde kadın ona o kıtanın zaten Kristof Kolomb tarafından keşfedildiğini söylemişti. Daha sonrasında ise filmdeki Truman Show programının yapımcısının adının Christof olduğunu öğrendik. Truman'ın yaşadığı dünyanın tamamen Christof'un elinden çıkma olduğunu varsayarsak onun keşfetmek istediği Amerika gerçekten de Christof tarafından keşfedilmişti çünkü Christof bir nevi onun dünyasının tanrısıydı.

Ayrıca filmin sonlarına doğru Truman ve Christof konuşurken Truman'ın gökyüzündeki güneşe bakması ve Christof'un sesini oradan duyması da tanrı ve kul arasında sembolik bir konuşmaydı. Sanırım yapımcılar bu kastettiğim sahne ile zincirlerimizi kırmadığımız sürece tanrılarımıza da asla ulaşamayacağımızı kastetmek istemişler.


Bütün bunlara ek olarak filmin günümüzdeki çoğu yapım ve sanatçıyı da etkilemiş olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Eminem, sahip olduğu ünden bunaldığını ve sanki hayatını insanların önüne izlemeleri için konulan bir tüketim maddesinden ibaretmiş gibi hissettiğini anlattığı albümünün adını The Eminem Show koymuştu. Ayrıca Rick and Morty'de de bazı bölümlerde Rick, o an seyirci kitlesi tarafından izlendiğinin farkındaymışcasına 'Gelecek sezonda görüşürüz.' diyor ki bazı insanlar Rick'in depresyonunu hayatının sadece bir TV şovundan ibaret olduğunu bilmesine bağlıyor. Daha buna birçok örnek verebiliriz ama yazının amacından şaşmaması için burada duruyorum.



Böylelikle bir yazının daha sonuna geldik. Gecikmenin tek bir nedeni var o da şu an içinde bulunduğum okul-etüt-ders üçlemesi fakat hala yazmaya devam ediyorum ve ilerleyen günlerde de yeni yazılar yayınlamaya devam edeceğim. Okuduğunuz içn teşekkür ederim umarım hepiniz için faydalı bir yazı olmuştur. Hoşçakalın :)
Günaydın, ve olur da sizi göremezsem tünaydın, iyi akşamlar ve iyi geceler...  
Alegori Kaynağı

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

'Sex and The City' Aslında Neydi?

MADONNA: Queen Of Pop