Planlı Olmak Mı? Akışına Bırakmak mı?


Herkese merhabalar. Özellikle hayatımda zaman yönetimi ve yapmak istediğim şeylere vakit bulamama konusunda çok fazla sıkıntı yaşadığım bu günlerde bir günümü en iyi şekilde değerlendirmek için günlük planlar yapıyorum. Fakat çoğunuz da biliyorsunuzdur ki hayatımızı ne ölçüde planlı yaşayabiliriz ya da her şeyimiz önceden planlı olunca yaşadığımız hayattan nasıl bir tat alabiliriz? İşte bugünkü yazımda da bunları sorgulayacağız.

Öncelikle zaman ve zamanın ne olduğundan bahsetmek istiyorum. Biyolojik zamanı bir kenara koyduğumuzda zaman, insanoğlu tarafından oluşturulan, kendi kendimizin ayağına bağladığımız bir taştan başka bir şey değil benim gözümde. Yaşadığım hayatı göz önünde bulundurarak bir örnek verirsek:

Bazen durup bloguma ne yazacağım hakkında uzunca düşünmem gerekebiliyor. Fakat bunu yaparken normal rutinlerimi kaçırdığımdan kafamdaki fikri henüz inşa bile edemeden bir koşuşturmaya girmek zorunda kalıyorum. Peki, size sorum; bu zaman dayatması doğanın insanlara dayattığı bir şey mi yoksa insanların kendi kendine dayattığı bir çeşit hayatı zorlaştıran etkenlerden biri mi? İşi sistem eleştirisi boyutuna getirmeyeceğim çünkü diyeceklerimin bununla hiçbir alakası yok. Sadece altını çizmeye çalıştığım nokta, zamanında işlerimizi kolaylaştırsın diye doğanın da etkisi altında kalarak ortaya çıkardığımız bu algoritmanın şu an en büyük belamız haline geldiği. Çoğu sanatçı, bugün sevenlerini daha fazla bekletmemek adına normalden daha erken ortaya koydukları eserlerinde sanatsal olarak eski kaliteyi yakalayamamalarından dolayı suçlanıyorlar. Planlı yaşayıp, yapacağımız her şey dakikası dakikasına belliyken beynimizin köşeye çekilip kendine ayıracak dakikası kalmıyor. O zaman da yaratıcı işler çıkaracak vakit bulsanız bile bomboş bir kafa ile karşılaşıyorsunuz ve hayatı o, önünüzden geçip giderken izlemek zorunda kalıyorsunuz.


Şimdi olayı bir de farklı bir boyuttan ele alacağım. Kendinizi hayatın kollarına bıraktınız ve onunla beraber süzüleceğinizi sanıyorsunuz. Yapmak istediğiniz tek bir şey olsa aslında bu o kadar da yanlış sayılmaz fakat bir işe vakit ayırdığınız ve ortaya gerçekten güzel bir geri dönüş aldığınız zaman hissettiğiniz o tatmin olma hissi, kendinizi geliştirmek istediğiniz diğer alanlarda geri kalmanın içinizde oluşturduğu baskı ile yerlebir oluyor. Bu sefer de başka bir gün kendinizi diğer bir alana yönetiyorsunuz ve bunda da gerçekten başarılı oluyorsunuz fakat yine diğer işlerde geri kalmanın sonucu oluşan baskı ile bundan keyif alamayınca bu sefer de kendinizi keyif almadığınız bir işin içinde istememe durumu ile karşı karşıyasınız.

Yani anlayacağınız ortada bir çeşit çıkmaz var. Durumu yeteri kadar açıkladığımı düşünüyorum şimdi ise planlı olmak veya akışına bırakmaktan hangisinin daha çekici olduğuna yoğunlaşacağım.

Aslında bunu keskin bir şekilde birinden biri diye seçemeyiz. Hayatımızı kaçırmamak için ve daha iyi gelecek durumu için tabi ki de bazı planlarımız olmalı. Ve özellikle de hafızası kuvvetli olan biri değilsek bazı şeyleri kaçırmamak için planlı olmamız gerekiyor. Fakat bu bazı noktalarda hayattan keyif alamamıza neden olabilir. Bunu ise net ve aşırı belirli planlar yapmayarak çözebileceğimizi düşünüyorum. Mesela, bir haftanın her günü bir şeyler yazmaya ayıracak vaktim yok ayrıca şu saatte yazmaya oturacağım tarzı bir plan yapmam mümkün değil çünkü yazı yazma treni öyle her istediğinizde önünüzden geçmiyor. Bir kere bindiğiniz zaman bir daha düşmemeyi başarmanız lazım. Aksi takdirde sonuç olarak elinizde hiçbir şey olmayacak.


Son bir özet geçersek, yapılması gerekilen şeylerin yüzeysel olarak planlanıp asıl planın akışına bırakmak olması kanaatindeyim. Buna da en büyük örneği şu an bu yazıyı yazmamdan verebilirim. Aslında uzun zamandır kafamın içinde dönüp dolaşan ama bir türlü yazıya geçiremediğim bir konuyu yazmak için yine bilgisayar karşısına oturmuştum. Fakat az önce bahsettiğim yazma trenini kaçırdığımdan olacak yine o konu hakkında bir şey yazamadım. Neyse ki bu sefer uzun zamandır kafamı meşgul eden bir konu hakkında şu an yazabiliyorum. Mesele ise aslında günlük planım arasında bu yazıyı yazmanın olmaması. Yani akışına bırakmak yerine planıma sadık kalmayı seçseydim şu an bu yazıyı okuyor olmazdınız. Aynı şekilde yazarken tıkanıp durduğum bir yazıyı yayınlamış da olabilirdim. Bu da hem okur memnuniyeti ve blog genel kalitesi için çok da hoş olmazdı. Anlayacağınız, planımda bulunan 'X konusu hakkında blogumda yazı yazma' gibi spesifik bir maddeyi sadece 'blogumda yazı yazmaya' indirgeyerek yüzeyselleştirdim ve bilgisayar karşısına oturunca işi akışına bıraktım.


Böylelikle bir yazınn daha sonuna geldik. Özellikle okul ve etütün aynı anda hayatımda yer edindiği şu günlerde !Ben mi zamanı yönetiyorum yoksa zaman mı beni yönetiyor?' sorusunu sık sık kendime soruyordum. Anlayacağınız bu yazı size olduğu kadar bana da yardımcı oldu. Umarım beğenmişsinizdir. Bloguma abone olmayı unutmayın ve gelecek hafta gelecek üç yazı için beklemede kalın. Hoşçakalın :)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Truman Show ve Alegorizm

'Sex and The City' Aslında Neydi?

MADONNA: Queen Of Pop